KOKU ANATOMISİ VE FİZYOLOJİSİ
Koku alma duyusu bozuklukları diğer duyu bozuklukları gibi objektif kriterler ile değerlendirilebilen eksiklikler oluşturmadığı için hasta ve klinisyen tarafından ihmal edilmektedir. Etiyolojisi genellikle karışıktır ve tüm nöroradyolojik yöntemler kullanılsa da birçok vakada neden bulunamamaktadır. Koku alma bozukluklarının tanısında diğer bir güçlük de insanlardaki koku duyusunun hayvanlara göre rudimenterliği ve genellikle subjektif verilere dayanması nedeniyle hayvan deneylerinin uygunsuzluğudur. Koku duyusunun iyi değerlendirilebilmesi için koku duyusunun anatomi ve fizyolojisini iyi bilmek gerekir
Olfaktör alan:
Nazal mukoza regio olfactoria ve regio respiratoria olmak üzere iki kısma ayrılır. Koku ile ilgili alan üst konka hizasından çizilen çizginin üst kısmında kalır. Bir başka deyişle regio olfactoria nazal kavitenin çatısına, lateral duvarda süperior türbinal alanda ve nazal septumun 1/3 üst kısmına karşılık gelir. Mukozanın diğer bülümlerindeki pembemsi renkten farklı olarak sarı-kahve rengindedir.
Olfaktör Epitel:
Olfaktör epitel duyu epiteli karakterindedir ve kalın psödostrafiye kolumnar yapıdadır. Dört tip hücreden oluşur.
-
Olfaktör hücreler: Reseptör hücreler de denilen bu hücreler insanda yaklaşık 50 milyon adet bulunmaktadır. Olfaktif hücreler destek hücreleri arasına yerleşmiş oval bipolar hücrelerdir. Sensöriyel reseptörü ve periferik uzantılı nöronu vardır. Hücre yüzeyinde olfaktif yüzeyi arttırmakta görevli silyalar mevcuttur. Bu siller lipid içeriğine sahiptir. Böylece yağda eriyebilen ve koku hücrelerinin uzantısında yüksek derecede konsantre olan kokulu maddeler daha çok algılanır. Bu hücrelerin aksonları 15-50 lif halinde n. Olfactorius'u oluşturarak lamina cribrosadan geçtikten sonra bulbus olfactoriusa ulaşırlar.
-
Destek hücreler: Uzun kolumnar hücrelerdir. Olfaktör hücreleri birbirinden ayırır. Sitoplazmalarında sarı renkli granüller vardır. Aksiyon potansiyeli taşımadıklarındankoku iletiminde rol oynamazlar.
-
Mikrovillüslü hücreler: Olfaktör hücrelerin 1/10'u kadar sayıdadırlar. Fonksiyonları tam olarak bilinmemeklebirlikte kemoreseptör oldukları düşünülmektedir.
-
Bazal hücreler: Stern hücre olarak görev yaparlar. Zarar gören reseptör hücrelerin yenilenmesini sağlarlar. Bu yenilenme siklusu yaklaşık 30-40 gün sürer.
Bezler:
Olfaktif mukozadaki tübüloalveoler bezlere Bowman glar.c.ları adı verilir. Seröz yapıdaki salgıları ve müköz epitelden transüdasyon ile geçen sıvı mukoza yüzeyine yayılır ve koku partikülleri için eritici rolü oynar. Bu sıvı ayrıca koku partiküllerinin bu bölgeden uzaklaştırılması görevini de görür.
Koku yolları:
Koku yollarının 1. nöronu regio olfactoriadaki olfaktör hücrelerdir. Bu hücrelerin sinir iplikçikleri toplanarak miyelinsiz ince sinir iplikçikleri halinde fila olfactoriayı oluşturur. Bunlar lamina cribrosa'dan geçerek bulbus olfactoriaya girerler. Bu lifler bulbus olfactoriadaki 2. nöron olan mitral hücrelerin dendiritleri ile birleşerek 0.1mm. Büyüklüğündeki glomeruli olfactoriayı oluştururlar. Bulbustan çıkan lifler tractus olfactoriusta devam ederler. Tractus olfactoriusun dış kısmında seyreden liflerine stria olfactoria lateralis, iç kısmında seyreden liflerine stria olfactoria medialis adı verilir. Bu lifler medial olfaktif alan ve lateral olfaktif alan denilen bölgelere giderler.
Medial olfaktif alan beyinde, hipotalamusun anterior ve süperior kısmındaki bir grup nücleusta (3.nöron) sonlanır. Bu guruptaseptum pellucidum, gyrus subcallosus, olfaktif trigon, anterior perforated substansın medial kısmı, uncus, anterior perforated substansın lateral kısmı ve amygdaloid nucleustan oluşur. Media! ve lateral olfaktif alanlardan çıkan sekonder olfaktif tractuslar hipotalamus, talamus, hipokampus ve beyin sapına giderler. Bu sekonder alanlar vücudun koku uyarılarına karşı otonomik yanıtlarını idare ederler. Bunlar arasında otonomik beslenme aktivitesi, korku, heyecan ve seksüel dürtüler gibi emosyonel yanıtlar bulunur.
Lateral olfaktif alandan çıkan sekonder lifler aynı zamanda temporal lobun hipokampal gyrusu ve frontal lobun gyrus singulatusuna giderler.Bu her iki gyrusu içeren alan; rinensefalon klasik olarak kokunun kortikal merkezi olarak bilinmesine karşı son çalışmalar bu alanın çok daha dar bir alan olduğunu göstermiştir. Bu ve buna bağlı alanlarda koku hissinin daha kompleks yanıtları düzenlenir. Ancak bu bölgelerin çıkarılması kokuya karşı primitif yanıtı etkilemez. Bunların çıkarılması ile daha komplike şartlı refleksler ortaya çıkar.
Olfaktif stimülasyon:
Koku duyusu mekanizması henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak bilinen ilk kural koku uyarısının oluşması için ortam havasının regio olfactoriaya ulaşması gerekliliğidir. Normal solunum sırasında ana hava akımı bu alana doğru uzanmaz. Partiküllerin difüzyonu ile koku algılanır.
Kuvvetli burun çekme ve bu sırada vestibülde oluşan değişiklikler nedeniyle hava akımı hızlanır ve hava regio olfactoriaya yöniendirilir. Burun çekme isternli veya havadaki koku uyaranına otomatik bir yanıt olabilir.
Olfaktif reseptörler sadece mukozayı kaplayan ince sıvı şeridinde bu maddenin erimesi ile uyarılır. Ancak burun bu kokulu madde ile sıvandığında ortaya çıkan koku hissi o maddenin normalde hissedilen kokusundan farklı olmaktadır. Bazı kokulu maddeler sadece yağda erimektedirler. Maddelerin bu odiferoz nitelikleri bunların lipid-su eriyebilirlik oranı ile ilgilidir. Bu nedenle herhangi bir maddenin olfaktif etkisi bazı kurallara bağlıdır:
-
Uçucu olup olmaması
-
İnspirasyon havasındaki konsantrasyonu
-
Regio olfactoria'ya ulaşan havanın miktarı
-
Lipid/su erime oranı
-
Regio olfactoria'nın durumu
-
Olfaktif yolların bütünlüğü
Olfaktif kortikal yolların bütünlüğü Bütün bu kurallar sağlandıktan sonra koku olfaktif mukoza hücrelerinde birtakım değişikliklere neden olur. Havadaki kokunun algılanması ile ilgili bugüne kadar pek çok görüş öne sürülmüştür. Ancak herkesin üzerinde birleştiği tek teori yoktur. Bu teorileri iki ana başlık halinde toplayabiliriz:
-
Dalga Teorisi: Kokulu maddelerin ses ve ışık gibi bir takım dalgalar yayması ilkesine dayanır.
-
Korpüsküler Teori: Kokulu madde partiküllerini havada ':aşinması sonrası Olfaktör yüzey membranında bir takım kimyasal değişimlere yol açması temeline dayanır.
-
Kimyasal Teori: Olfaktif mukozaya ulaşan koku partikülleri mukus tabakasında eriyip lipid/su erime oranına bağlı olarak bir kısmı lipid tabakaya geçer ve burada oluşturduğu kimyasal bir reaksiyon ile Olfaktör sinir uyarılır.
-
Fiziksel Teori: Moleküllerdeki elektrik potansiyelin reseptör moleküllerini ve böylece Olfaktör sinirin uyarılmasına dayanır.
-
Elektrokimyasal Teori: Koku partiküllerinin mukozada erimesi olayı molekül bağlarında değişime, elektrostatik değişime yol açarak reseptörlerin uyarılrnasına yol açar.
-
Stereokimyasal teori: Moleküllerin şekli ile kokusu arasındaki ilişkiye dayanır. Vibrasyon Teorisi: Koku moleküllerinin ve reseptör hücrelerinin vibrasyon özelliği ve karşılaştıklarında yarattıkları rezonans temeline dayanır.
-
Penetrasyon Teorisi: Koku moleküllerinin hücre zarına teması sonrası hücre zarındaki iyon alışverişi esnasına dayanır.
-
Koku Bağlayıcı Protein Teorisi: Son yıllarda Olfaktör mukozada koku moleküllerini taşıyan G proteini adı verilen bir protein bulunmuştur.
-
Bütün bu teoriler reseptör hücreleri uyarılmasını açıklamaya yöneliktir.Uyarımdan sonra uyarının taşınması diğer uyarıların iletilmesi gibidir.
KOKU BOZUKLUKLARI
Koku almak koku parçasını yakalayıp tanımak anlamına gelir. Görme, işitme ve dokunma duyulan ile benzerlikleri vardır.
Normosmi: Kulak Burun Boğaz yönünden koku alınımı, Nörolojik yönden iletimini engelleyen patolojileri bulunmayan ve koku testlerine yanıtı olan kişiler normosmik olarak nitelendirilir.
Anosmi: Kokulara karşı duyarlılığın kaybolması, koku alamamadır. Parsiyel anosmide bazı kokulara karşı, spesifik anosmide bir kokuya karşı duyarlılık kaybolmuştur.
Hiposmi: Kokulara karşı duyarlılığın azalması, koku zayıflığidır. Parsiyel ya da total olabilir. Hiperosmi: Kokulara karşı duyarlılığın artışıdır. Anosmi ve hiposmi gibi parsiyel, total veya spesifik olabilir.
Dizosmi: Koku alma güçlüğü, kokuyu yanlış algılamadir.
Kakosmi: Kokuyu sürekli kötü koku şeklinde algılamadır.
Parosmi: Kokunun tersini algılamak, kokuda kalitatif değişikliktir.
Fantosmi: Koku halüsinasyonudur,
Heterosmi: Çeşitli kokular: birbirinden ayırt etme güçlüğüdür.Agnozi: Kokuyu almasına karşı yanlış klasifiye etmedir.
Koku alma bozuklukları ile ilgili çeşitli sınıflamalar yapılmış ancak herkesin uzlaştığı bir klasifikasyon bulunamamıştır.
Douek'in semptomlara göre sınıflaması:
Kantitatif değişiklikler
1. Kokulara karşı duyarlılığın azalması
- Hiposmi-anosmi
Kondüktif:
Yapısal anomaliler
Fizikoşimik anomaliler
Perspektif:
End-organ lezyonları
Olfaktif sinir lezyonlan
Santral lezyonlar
2. Kokulara karşı duyarlılığın artması -Hiperosmi
Kalitatif değişiklikler
-Parosmi
Periferik tip:
Lokal nedenler
Anosmik alanlar
SND yanıtı (tek koku)
Esansiyel parosmi
Santral Tip :
İllüzyon
Hallüsinasyon
KOKU HASTALIKLARI
Koku hastalıkları 5 ayrı grupta tanımlanabilir.
Anosmi, tam koku kaybına verilen isimdir. Hastalar hiç bir kokuyu alamazlar.
Hiposmi, diğer adıyla koku azalması, kokuya karşı olan duyarlılığın azalması ve bazı kokuların ayırt edilememesi durumudur.
Hiperosmi, kokuya karşı hassasiyetin normalin çok üzerinde artmış olma durumudur.
Parosmi, ortamdaki kokuların olduklarından farklı algılanmaları anlamında gelmektedir. Tipik olarak koku alma yeteneğinin azalması ile birliktedir ve bu durumda hastalar güzel kokuları bile kötü olarak algılayabilir
Antosmi, yada diğer adıyla Hayalet koku, olmayan kokuların alınmasıdır ki bu durum bir çeşit koku halüsinasyonu olarak kabul edilir.
Koku ve Tat kaybı arasında nasıl bir ilişki var ?
Koku kaybı olan hastaların üçte ikisinde tat duyusunda da kayıp görülmektedir. Bazen tat azalması yada tamamen kaybı şeklinde olabiliyor.
Koku Hastalıklarının sebepleri nelerdir ?
Koku hastalıklarının %60 dan fazlası, en sık 4 farklı ana grup durumdan kaynaklanmaktadır. Bunlar sırasıyla ;
Kafa Travmaları
Geçirilmiş Üst Solunum Yolları Enfeksiyonları
Sinüs Hastalıkları
Burun Hastalıkları
Bunun dışında günümüzde yapılan araştırmalar ışığında, özellikle nörolojik hastalıkların ilk belirtileri olması açısından çok önem kazanmaktadır. Yine yapılan çalışmalar ışığında Alzheimer başta olmak üzere, Parkinson ve diğer bazı nörolojik hastalıkların habercisi olması Kokuya verilen önemin son dönemlerde çok artmasına sebep olmuştur.
Yine,çok popüler olan kilo alımı ve Metabolik sendrom ile ilişkisi üzerinde çok durulmaktadır. Yine yapılan bazı çalışmalarda iki konunun birbiriyle çok kuvvetli ilişkisi olduğu ile ilgili değerli bulgular vermektedir.
Koku hastalıkları nasıl tedavi edilir?
Koku kaybı kaza veya darbeyi takiben hemen gelişmiş, tam koku kaybı oluşmamışsa tedaviden 1 yıl kadar sonra düzelmeler olabilir. Üst solunum yollarının viral enfekslyonlarını takip eden koku kayıpları ise hastanın önemli bir şanssızlığıdır Daha çok ileri yaşlarda görülür ve çoğu kez koku duyusunun azalması şeklinde kendini gösterir. Ama bu grup hastada kokular' yanlış yorumlama da sıkça görülmektedir. Burun ve sinüs hastalıklarına bağlı Koku kayıplar' ise sıkça görülür. Çoğu kez koku duyusunun azalması ya da zaman zaman azalması sonra düzelmesi şeklinde görülür. Bu hastalarda koku kaybı zamanla ve yavaş gelişir ve en iyi tedavi sonuçları bu grupta alınır.
Koku kaybı geri döner mi?
Koku duyusunun geri dönmesi yıllar sonra bile olasıdır ancak tam koku kayıpları genellikle geri dönmez.
Doğuştan koku kaybı olabilir mi?
Koku kayıpları daha az rastlanılan diğer sebeplerinden birisi doğumsal koku kayıplarıdır_ Burada adeta doğuştan bir koku körlüğü söz konusudur.
Burun damlası kullanmak koku kaybına yol açar mı?
Zararsız gibi görünen burun açıcı damlalar çok uzun süre kullanıldıklarında koku duyusunun azalmasına yol açabilmektedirler.
Başka neler koku kaybına neden olur?
Toksik madde ve dumanlara bağlı olarak gelişen koku kayıpları da vardır. Bazı kanser tedavi ilaçları ve radyoterapi de koku kaybı yapabilirler_ Bazı beyin tümörleri, hipofiz tümörleri, beyin anevrizmaları gibi kafa içi hadiseleri koku kaybı ile kendilerini gösterebilirler_
Psikolojik nedenlerle koku kaybı olabiliyor mu?
Koku kaybı olmadığı halde koku alamamaktan yakınan hastalar da vardır. Koku kaybı yaşayan hastaların %20'sinde ise her hangi belirgin bir sebep ortaya konulamamıştır.
Burun ve sinüs hastalıkları neden koku kaybına yol açıyor?
Burun tıkanıklığı yapan tüm sebepler koku duyusu ile ilgili bozukluk yaparlar. Koku bozukluğuna en sık polipli sinüzitler ve alerjik nezle ve sinüzitler yol açar. Burun içerisindeki konka şişlikleri ve ileri derecede kemik eğrilikleri de koku bozulması yapabilir. Burun içi kafa tabanı ve sinüs tümörlerinde de koku kaybı ola bilir.
Burun ve sinüs dışı hastalıklar dışında hangi hastalıklar koku kaybına neden olur?
Koku kaybı gösteren hastaların üçte ikisinde depresyon belirtileri mevcuttur. Depresyonlu hastalarda koku duyumu azalması da söz konusudur. Hayattan zevk alamama, mutsuzluk hali, içine kapanma, öz güven azalması, hafıza azalması, yorgunluk gibi belirtiler görülebilir.
Parkinson ve Alzheimer gibi nörolojik hastalıklarda koku kaybı ilk belirtilerden birisi olabilir. Hatta uygulanan koku testleri ile bu hastalıkların erken yakalanması konusunda çalışmalar yapılmıştır. Şizofreni gibi psikiyatrik hastalıklarda koku bozuklukları görülebilir. Bazı saralı hastalarda nöbet gelmeden önce bir öncü belirti olarak ortamda bulunmayan bir koku (sıklıkla yanmış lastik kokusu gibi bir koku) alınabilir. Bazı romatizmal hastalıklarda, şeker hastalığı, karaciğer ve böbrek hastalıkları ve tiroit bezi hastalıklarında koku duyusu değişimleri olabilir. Kulak burun boğaz dışı bazı kanserler de koku kayıpları olduğu saptanabilmektedir. Gebelikte yaşanan koku duyusu ile ilgili değişiklikler herkesçe bilinmektedir.
Koku bozukluğu nasıl teşhis edilir?
Koku kayıplı hastada olası genel sebepler sorgulandıktan sonra burun tıkanıklığı, burun ve geniz akıntısı gibi belirtiler sorgulanır. Bundan sonra burun içerisi ince ve açılı endoskopların yardımı ile incelenerek burun ve sinüs içerisindeki olası sebepler araştırılır. Burun tıkanıklığı yapan tüm sebepler koku duyusu ile ilgili bozukluklar yapabilir. Gereken durumlarda hastalardan sinüs tomografisi ve/veya beyin tomografisi istenir. Gereken durumlarda hastalara koku alma testleri uygulanır.
Koku testi nasıl yapılır ?
Bu testler ya çok ayrıntılı bir şekilde ince kokuları ayırt etme yeteneği ve düzeyini saptamak için çok değişik kokuların verilmesi ile ya da daha az hassas bir şekilde kaba kokuların verilmesi ile yapılır. Burada değişik kokular kaleme benzer bir koku salıcısının koklatılması ile yapılır.
Koku bozuklukları nasıl tedavi ediliyor?
Koku bozukluklarının tedavisi altta yatan sebebin ortaya konulması ile yapılır. En yüz güldürücü tedavi burun ve sinüs hastalıklarına bağlı olan koku bozukluklarında olmaktadır. Burun içerisine uygulanan steroidli spreyler ya da tablet ya da enjeksiyon yolu ile yapılan steroid tedavileri özellikle alerjik nezle ve sinüzitli hastalarda daha fazla olmak üzere uygun hastalarda etkili olmaktadır. Ameliyat tedavisi özellikle polipli sinüzitli hastalarda uygulanan endoskopik sinüs cerrahisi ile koku bölgesinin açılması sağlanarak başarılı olmaktadır. Bazı çok ileri deviasyon gibi burun kemiği eğriliklerinde deviasyon ameliyatı gerekebilmektedir. Burun içi dokularının şişmiş olduğu alerjik nezle ya da burun damlası bağımlılığı gibi koşullarda ise lazer ya da radyo frekans yardımlı girişimler burun tıkanıklığını açarak azalmış olan koku işlevini düzeltebilmektedir..
Yeni tedavi yöntemleri mevcut mu?
Çinko, östrojen ve A vitamini tedavilerinin etkisi tartışılmaktadır. Koku kaybı ile ilgili geliştirilmekte olan fakat araştırma aşamasında yeni ilaçlar da söz konusudur.
Koku kaybının tedavi edilemediği durumlar var mı?
Eğer koku kaybı tam olarak ve koku sinirlerinin kaybı nedeniyle oluşmuşsa ne yazık ki günümüzde belirgin bir tedavi şansı bulunmamaktadır.
Koku kayıpları insan yaşamını nasıl etkiler?
Koku ile ilgili meslekler var mı?
Parfüm ve şarap üretiminde çalışan ve ürünleri denetleyen koku alma hassaları gelişmiş kişilere bu camiada kısaca "burun" denilir. Bu "burunlar" yıllar içerisinde yetişir ve koku ayırt edebilme yetenekleri ortalamanın çok üzerine çıkmıştır. Burada kalıtsal bir eğilim de söz konusu olabilir. Babadan oğula aktarıldığı sıkça görülür.
Bu tür kişilere ne yapmalarını önerirsiniz?
Bu tür meslek mensupları burunlarına gözleri gibi bakmak zorundadırlar. Ağır sigara içme alışkanlığı koku duyusu üzerine olumsuz etkili olduğu unutulmamalıdır. Koku kaybı şanssızlığına uğrayan bu meslek mensupları artık çalışamazlar. Bunun istisnası aşçılarda görülmüştür. Deneyimli bir şef yemek tariflerini harfiken uygulayarak çalışmasını sürdürebilmektedir.
Koku duyusunu nasıl gelişir?
Her insanın koku alma yeteneği farklıdır. Fakat bunun geliştirilmesi olanaklıdır. Koku eğitimi bebeklikten başlar. Annesinin ve babasının kokusu bir bebek için kokunun mutluluğa çıkardığı yolun başlangıcıdır. Koku molekülleri ağırdır ve bu yüzden yere yakındır. Çimenlerin üzerinde, bitkilerin arasında ve toprağa yakın çok ilginç kokular vardır. Emekleyen bir bebek için bir koku cenneti yaratmak olanaklıdır. Kokunun ince nüanslarla ayırt edilmesi çok seçici ve yüksek bir işlevin sonucudur. Ama toplumsal anlamda hep bunun tersi işlenmiştir insanlara. Örneğin çevresindekileri özellikle yemekleri koklayıp duran bir çocuğa aileler
Yeni bir koku keşfediyor olmasını kutlayacakları yerde bunun kibar bir hareket olmadığını söyleyerek tekrarlamamasını isterler. Böylelikle evrimsel olarak zaten körelmiş bir duyu toplumsal olarak da bastırılmış olmaktadır.
Koku duyusunu özel bir eğitimle geliştirmek mümkün mü?
Beyin her zaman algılama duyarlığına sahiptir ve kokuya açık olursanız yani onu arar bulursanız koku ayırt etme yeteneğinizi geliştirebilirsiniz. Her bir burun deliği kokuları farklı saptayabilir. Bu neden iki burun deliğine sahip olduğumuzu açıklayabilir. Beynin duyuları stereo aldığı bilinmektedir. Her bir koku molekülünün kendi reseptörüne ulaşmasını kolaylaştırmak adına iki taraflı koku alma alışkanlığını geliştirmek önerilebilir.
Koku duyusunun, diğer dört duyudan farkı nedir?
Koku dışında başka hiç bir duyu çalışırken beynin başka bir işini engellemez. Örneğin bakarken konuşabiliriz ya da düşünebiliriz, müzik dinlerken kitap okuyabiliriz. Oysa koklarken konuşamayız. Kitap okurken odaya verilen kokuyu alamayız. Bu yüzden koku duyumuzu en iyi kullanmak istediğimizde çevresel faktörlere dikkat ederek tüm dikkatimizi koku almaya vermemiz gereklidir. Bir koku çeşidi bir kez öğrenildiğinde kolay kolay unutulmaz.
Koku duyusun cinsellikte ilişkisi var mı?
Araştırıcılar koku ile seks arasındaki ilişkiyi çalışırlarken "feromon" adını verdikleri bir maddeyi buldular. Bu kelimenin kökeni eski Yunancada "ferein: geçirmek, aktarmak ve "hormon: heyecan kelimelerinden geliyor. Feromonlar salgılandıği aynı türün canlılarını etkilemekte ve çoğu canlıda burun boşluğu orta bölmesindeki bir yerden algılanılarak beyine iletiliyor. Bazı araştırmacılar burun içerisindeki bu bölgeyi 6.duyu olarak tanımlıyorlar. Bununla birlikte bu bölgenin işlevleri hala kesin olarak anlaşılamadı.
Kokular cinsel hayatımızı nasıl etkiliyor?
Kraliçe arıdan tutun yengeçlere varıncaya kadar çok değişik canlı türünün feromon salgılayarak kendi bölgelerini işaretledikleri düşünülüyor. Feromonların insan davranışları üzerine olan etkileri incelendiğinde ilginç sonuçlar çıktı. Örneğin bir çalışmada yatılı kız okullarında kalanların adet zamanlarının aynı günlerde olduğu saptandı. Eş seçiminde koku ve ten uyumunun önemi çok eskilerden beri konuşulmaktadır. Parfüm kullananın çekiciliği arttırdığı herkesçe biliniyor. Sadece ABD'de ünlü bir parfüm markasının yıllık cirosu 6 milyar dolar.
Koku bozukluğu tedavisini gelecekte nasıl olacak?
Koku kayıplarının tedavisinde kök hücre ile onarımlar önemli bir rol oynayabilir. Koku bölgesi çok değişik amaçlarla bir kök hücre temin etme yeri olabilir. Koku duyusunun tam olarak aydınlatılması beynin nasıl çalıştığını anlamak açısından çok yararlı olacaktır. Koku ile ilgili bilgilerimiz arttığında nasıl yaşadığımıza dair bilgiler de elde etmiş olacağız.
Burundaki koku bölgesi bir kök hücre yatağı mı?
Araştırmacılar hiç beklemedikleri bir yerde erişkindeki koku bölgesinde bol miktarda kök hücre bulunduğunu saptadılar. Daha önceleri bu hücrelerin sadece kemik iliği ve beyinde bulundukları düşünülmekteydi. Kök hücreler bilindiği gibi son yıllarda organ nakilleri ve organ onarımları için kullanılıyor. Araştırmacılar deney hayvanlarında burundan aldıkları kök hücreler ile böbrek, karaciğer, kalp ve sinir dokusu geliştirmeyi başarmışlar. Bu çalışmalar şimdilik deneysel olarak yürütülüyor ancak gelecekte KBB Uzmanlarının koku bölgesinden diğer uzmanlık alanlarının isteği üzerine alacakları doku parçası çok işe yarayacak gibi gözüküyor. Bu yüzden burnunuza iyi bakmamız gerekiyor çünkü ileride bir doku bankası olarak da ona ihtiyacımız olabilir.